Mimarlığa Adanmış Bir Ömür
Mimarlığa Adanmış Bir Ömür
Fotoğrafçı Julius Shulman
(Bu yazı, Shulman’ın 1 Ağustos – 16 Eylül 2006 tarihleri arasnda Garanti Galeri, İstanbul’da sergilenen seçkisi hakkında, Türkiye Sanat Yıllığı 7 (2006) için yazılmıştır. Sergi sırasında hayatta olan Shulman ne yazık ki daha sonra, 15 Haziran 2009 tarihinde vefat etmiştir.)
Mimarlık fotoğrafçılığı, tıpkı sahne sanatlarının fotoğraflanmasında olduğu gibi, bir çeviri sürecini andırır. Sanatın bir disiplininde üretilmiş olan yapıt, başka bir disipline “tercüme” edilmektedir. Mimarlığın temel değerleri en az kayıpla iki boyuta aktarılacak, fotoğrafın en büyük gücü olan gerçeklik yanılsaması, izleyiciyi yanıltmadan kullanılacaktır.
Metin çevirisinde çok önemli bazı kıstaslar olduğu bilinir ve bunlar dikkatli okuyucu tarafından da hissedilir. Çevirmen kaynak dili bildiği kadar, hatta daha fazla hedef dile hakim olmalıdır. Zira ürün hedef dilde oluşur. Çeviri orijinale sadık kalırken tatsızlaşmamalı, bir anlamda baştan yazılmalıdır. Çevirmen bunu yaparken orijinali ezmemeli, kendi dilbazlığını kanıtlama çabasına girmemeli, orijinalin tarzını korumak yerine kendi tarzını onun üstüne örtmemelidir. Aksi halde ortaya çıkan ürün çeviri değil, olsa olsa uyarlama ya da kişisel yorum haline gelebilir.
Meslek hayatına, fotoğrafçılıkta mimarlık üzerine yoğunlaşmasına yirmili yaşlarında bir rastlantının neden olduğu Shulman’ın fotoğraflarında usta bir çevirmenin tüm becerilerini üst düzeyde görmek olası.
Shulman, “İzleyici fotoğrafa baktığında evin planını kavrayabilmeli,” diyor. Bunun ne kadar güç olduğu ortada. Ancak Shulman sessizce sözünde duruyor. Neredeyse bir mimar kadar mimarlık biliyor; mekânı kavramadan elini fotoğraf makinesine uzatmıyor. Perspektif kontrolu, iç-dış ışık dengesi, hacim ve doku tanımlama gibi fotoğrafçılığın en zorlu problemlerini, yalnızca büyük ustalara özgü abartısız, kendisine işaret etmeyen kusursuz işçiliğiyle çözüyor. Yine büyük bir şans eseri çağdaşı olduğu dünyanın en iyi mimarları ile çalışma olanağını bulmuş olması, dönemin hem mimarlık sanatını hem de mimarlık fotoğrafçılığını kuşkusuz ileriye taşımış ve Amerikan modernist mimarlığını belgeleme ayrıcalığını Shulman’a vermiştir.
Shulman insan unsurunu fotoğraflarına ustalıkla katıyor, mekânları onların gerçek sahipleriyle görüntülemeyi tercih ediyor. Fotoğraflarını sadece meslek erbabının, mimarların ve fotoğrafçıların ilgilenebileceği dokümantasyonlar olmanın ötesine taşıyor. Öte yanda sergiyi izleyen bizler, fotoğrafların doğruluğuna dair en küçük bir kuşkuya düşmüyor, sadece baskılara bakarak, Shulman’ın görüntülediği mekânları farketmeden kullanıyoruz.
İlerleyen yaşına karşın tutku ve inançla mesleğini sürdüren Shulman’ın, dünyanın en iyi bilinen mimarlık fotoğrafı “Case Study House No.22 (Stahl Evi), Los Angeles, California, 1960” (Mimar: Pierre Koenig) da sergilenen yapıtlar arasındaydı ve karşısında heyecan duymamak olanaksızdı. Sergiyi izleme şansını bulamamış ve Shulman’ın fotoğraflarıyla daha önce karşılaşmamış olan herkesin, her ne yolla olursa olsun bu büyük ustanın işleriyle tanışmasını öneriyorum.
Bir Cevap Yazın