postparalax

Orhan Cem Çetin, fotoğrafçı vs.

Archive for Kasım 28th, 2010

“Deri Değiştirme”ye dair…

leave a comment »

Sürüngenler deri değiştirir. En çok onların derisi aşındığı için mi? Dünyaya tüm bedeniyle temas eden canlılar. Bütün bir beden, sadece parmak uçlarından oluşmuş gibi.

Deri değiştirme, için dışı itmesidir. Kabına sığamamak. İçten dışa büyümek. Yenilenmek.

İnsanlar da deri değiştirir. Ama eski deri toz olur gider. Bir yılan gibi, yekpare atılmaz eski deri. Yılanlar gibi arkamızda iz bırakmayız deri değiştirirken.

Güneş yanıkları hariç ama. Yanık, ucu kalkmış deriyi soymak kadar zevkli, kışkırtıcı, kendisini hatırlatan, yapmadıkça tedirgin eden az şey var hayatta. Altından ne çıkacağını bildiğin halde üstelik. Nesinden haz duyduğumuzu bilmeden, ama yapmadan da duramadığımız birkaç şey var böyle galiba.

Bedenimizden attıklarımıza dair karışık duygularımız olabiliyor. Süt dişlerini saklayanların sayısı hiç az değildir örneğin. Tuvalet terbiyesinin erken aşamalarındaki çocukların da “ürünleriyle” gurur duyduklarını, onlarla vedalaşma ritüelleri geliştirdiklerini görüyoruz. Hepimiz yaptık bunları. Belki hala yapıyoruz. Güneş yanığı derilerini de önce uzun uzun incelemeden, bir yerde biriktirmeden, öyle çekirdek kabuğu gibi fırlatıp atamayız. Ne de olsa, o bir zamanlar “ben”di.

Giysilerimiz, yapay deriler. İşte onları tıpkı bir yılan gibi atıyoruz üstümüzden, yenilerine yer açmak için. Başta pırıltılı, yeni, gençleştirici, dikkat çekici ama bir süre sonra sönük, gösterişsiz, hatta utanç verici. Yıkamak bile işe yaramaz. Atıp, yenisini giymeli.

Çok sayıda etkileşimli yazılım geliştiriliyor. Kullanıcı tarafından değiştirilebilen ekran arayüzü tarzlarına da “skin / deri” adı veriliyor. Bu ilginç değil mi? Yani içinin, iç organlarının, iç dünyasının, karakterinin aynı olduğunu bile bile derisini değiştirip karakterini de değiştirdiğimizi sanıyoruz. İlkel toplumlarda büyücülerin, savaşçıların, liderlerin törenlerde hayvan derileri giyip halklarını etkilemeleri gibi tıpkı.

Derisiz olma fikri ise tahammül edilebilir gibi değil. Fazlasıyla korkutucu, irkiltici, tedirgin edici bir fikir. Derinin altını, ancak yeni bir deriyle karşılaşma koşuluyla merak edebiliyoruz. Çocuklar hariç. Yalnızca çocuklar (ve belki hekimler) kırıp, kesip, yırtıp içine bakabilme soğukkanlı merakını taşıyabiliyorlar. Oysa, “Beauty is skin deep” (Güzellik deri kadar yüzeyseldir) diye bir söz var. Türkçe’de de “deri” ve “derin” sözcüklerinin benzerliği dikkat çekici.

Belki de hiçbir şey deriden daha derinlerde değildir.

Şubat 2006
 (Güncel Sanat Eylül 2014)

Written by Orhan Cem Çetin

28 Kasım 2010 at 01:28

%d blogcu bunu beğendi: