postparalax

Orhan Cem Çetin, fotoğrafçı vs.

Posts Tagged ‘Kahve

Falcının falına bakılmaktadır aslında.

with 2 comments

Hep böyle düşünmüşümdür. Sonuçta bu bir çağrışım oyunu. Konuşan falcı. Bakış ona ait. Öyküleri o uyduruyor. Şekilleri o benzetiyor. Sözcükleri ve duyguyu o seçiyor. Bunun meşhur mürekkep lekesi testinden ne farkı var? Ne yani, bir klinikte testin uygulandığı kişi terapistin falına mı bakıyor?

Sadece bir fincan kahve içmekle, kaderimiz nasıl oluyor da artıklara karışıyor? Hayır; kesinlikle falcının öyküsüdür anlatılan.

İşte bu içe bakış fırsatı yüzünden, ara sıra kahve falı bakmayı severim. Konuşurken bir yandan kendimi dinler, sözlerimin ne kadarı benim karanlık dehlizlerimi anlatıyor, ne kadarı temennilerimden oluşuyor anlamaya çalışırım. Kendimi kaptırır, sezgilerimi yokuş aşağı salıveririm. Belli ki fena da değilim. Küçük bir şöhretim bile var dostlar arasında; “Çok farklıdır Marek’in fal bakması. Denemelisin mutlaka.”

Falın ciddiye alınması aslında beni korkutur. Zira, bu sözde kehanetlerin bir kez ortalığa döküldükten sonra kendilerini hakikate dönüştürme kabiliyetleri var. Bu yüzden dikkatli konuşmaya da özen gösterir, bazı çağrışımları kendime saklarım.

O gün de, arkadaşlarımın neye yoracağıma karar veremediğim ısrarlarıyla yeni tanıştırıldığım, adı Rita olan neşeli bir hanımefendinin orta şekerli kahve falına bakarken buldum kendimi. Üstelik kahveciye de asla cimri denemezdi. Malzemeden çalmamış, bana muazzam bir resimli roman emanet etmişti.

Hep birlikte başlarımızı yaklaştırıp eğildik ve ben konuşmaya başladım. Elbette en fazla ilgiyi Rita gösteriyordu. Ellerini kavuşturup masanın kenarına dayamış, çenesini ellerinin üzerine yaslamış, ince kaşlarını kaldırmış, hafif bir gülümsemeyle duygularını maskelemeye çalışarak dikkatle beni dinliyordu.

Başlarda neler söylediğimi pek iyi hatırlamıyorum ama sanırım aşılması gereken bir deniz, buna engel olmaya çalışanlar ve denizin ötesinde ilk anda korku ama sonra ferahlık getirecek bir dağ tırmanışı vardı. Her cümlemden sonra gözlerine bakıyor, ilgisinin giderek arttığını memnuniyetle görüyordum.

Sonra başka bir ayrıntı gözüme çarptı. Bir adam. Rita’nın karşısına çıkacak ve… burada duraksadım. Zira bu adam onun hayatını altüst edecek, ona göz yaşı döktürecek, acılar çektirecekti. Bundan emindim. Rita sustuğumu farkederek, “Evet, devam etsenize, şu karşıma çıkacak adamı merak ettim,” dedi.

Ne diyebilirdim? Aklımdan geçenleri söylesem, Rita bugünden itibaren karşısına çıkan her erkeğe kuşkuyla yaklaşacak, yeterince samimi olamayacak, korunaklı davranacak ve ilişkilerinde her erkek onun için potansiyel bir şeytana dönüşecekti. Hayır asla söyleyemezdim.

“Burada kesiliyor,” dedim gülerek. “Devamı bir sonraki kahvede!”

Gülüştük. Bir kez daha görüşmeyi de garantilemiştim böylece. Hala gülümseyerek tekrar telveye, şu adama dikkatle baktım. Bir anda gülümsemem yüzümden silindi. Fincanı yaklaştırıp bir kez daha, dehşet içinde baktım.

O adam, bendim.


Haziran 2017
Mono 4 için

Written by Orhan Cem Çetin

12 Ağustos 2017 at 18:50

Yeni çektim / 05.06.2011 / Ev yapımı soğuk içecekler

leave a comment »

Bir hafta çabucak geçti. Hava sonunda ısındı! Didem Şenol‘un Radikal Pazar yazılarında bu hafta konusu evde yapabileceğiniz, kimini kışın sıcak içtiğiniz ama yazın tersine sizi serinletecek soğuk içecekler.

Teknik:

Objektif: Sigma 85mm f:1.4 EX DG HSM, 12 ve 20 mm uzatma tüpü ile.

Gövde: Nikon D700.

Written by Orhan Cem Çetin

05 Haziran 2011 at 12:24

%d blogcu bunu beğendi: